28 Mayıs 2011 Cumartesi
İçindekiler
Bir Yılı Geride Bırakırken 2
Komünist Partisi ve Parlamentarizm 4
12 Haziran Seçimleri 9
Min Dît’i Yeniden İzlemek 16
Hukuk mu? 18
Günümüzde Eğitim Sistemi 20
1 Mayıs'ın Ardından 22
Bir Şair: Turgut Uyar 26
Tel Cambazının Tel Üstündeki Durumunu Anlatır Şiir 28
İnternet Sansürleri 29
Son Gelişmeler Işığında; Libya 31
Festus Okey Davası 3 Yıl 9 Aydır Sürüyor 35
15-16 Haziran 1970: İşçi Sınıfı Ayakta 38
'İnsan' ve Diğerleri 40
bize yazın: iktisatsiyaset@gmail.com
tüm yazılar iktisatsiyaset.org'dan alınmıştır
Bir Yılı Geride Bırakırken...
Yaklaşık bir buçuk ay aradan sonra tekrar merhaba...
Bir öğrenim yılını daha geride bırakmaya hazırlanırken, İktisat-Siyaset'in 20. sayısını iki aylık olarak yayınlıyoruz. Yeni öğrenim yılında da yayın hayatını sürdürme iradesinde olan İktisat-Siyaset'e okurlarımızın daha yoğun katkılarını bekliyoruz. Biz, İktisat-Siyaset'i çıkaranlar olarak şunu biliyoruz ki, eleştirinin, sorgulamanın ve tartışmanın olmadığı yerde düşünsel bir gelişmeden söz edilemez. Bu yüzden okurlarımızdan gelecek her türlü eleştiriyi ve tartışma talebini oldukça önemsediğimizi belirtmek isteriz.
Komünist Partisi ve Parlamentarizm
(Komünist Enternasyonal'in II. Dünya Kongresi'nde (1920) alınan bu kararı, Marksistlerin seçimlere ilişkin ilkesel yaklaşımına yol gösterdiği ve güncelliğini koruduğu gerçeğinden hareketle kısaltarak yayınlıyoruz.)
12 Haziran Seçimleri
Min Dît’i Yeniden İzlemek
‘Çıkar asker giysilerini/Ve yanıma gel/Ölmüşlerin ruhundan üç çocuk ver bana/Biri acıları unuttursun/Diğeri toprağı avutsun/üçüncüsü şehri dolaşsın geceleri/Ağlayan annelerin elini tutsun’*. Bu dizeleri yeniden okumam, Min Dît’i izlediğim günlere denk düşüyor. Seçimlerin yaklaşmasıyla milliyetçi seçmene yüzünü dönen ikiyüzlü burjuva iktidarı AKP, Kürt açılımı adı altında sermayenin ihtiyaçları güdümündeki politikalarını, yeniden ‘Kürt sorunu yoktur’ kıyılarına sürükledi. Şaşırtıcı değil. Eylemsizlik kararına rağmen 12 HPG’linin öldürülmesi, cenazelerin ailelerine verilmemesi, bölgede halen küçük çocukların ‘yanlışlıkla’ atılan bombalar ya da ‘farkında olmadan’ sıkılan mermilerle yaralanması, sivil itaatsizlik eylemlerinde yaşanan kolluk güçlerinin gövde gösterileri ve keyfi KCK tutuklamaları, beraberinde Kürt tutuklularının Kürtçe savunmalarına izin verilmemesi… Mehter marşı geleneğiyle bir ileri iki geri Kürt halklarına dayatılan politikalar, Kürtlerin yaşadığı haksızlığı perçinlemekte. Min Dît işte tam bugünlerde yeniden izlenmesi gereken, senaryonun alt metninin yeniden kurcalanması gereken bir film.
Hukuk mu?
“Kadına karşı şiddette sembol haline gelen dava” diye anons etti 12 Mayıs’ta bütün medya Ayşe Paşalı davasını. Evet Ayşe Paşalı erkek egemen sistemin gözler önünde katlettiği kadınlardan biriydi ve kadın örgütleri davanın peşini bırakmadı. İstikbal Yetkin boşandıktan sonra peşini bırakmayarak taciz, tecavüz ettiği Ayşe Paşalı’yı 11 yerinden bıçaklayarak katletti. Kocanın pişmanlık yalanı bu sefer işe yaramadı. Sistem kendi ürününü korumadı, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırdı katil kocayı ve bunu bir ibret öyküsü olarak sundu.
Günümüzde Eğitim Sistemi
Eğitim, dünyada ve Türkiye’de belirli bir dönemden sonra uygulanan ekonomik politikalarla birlikte ticarileşmiştir. Kar amaçlı bir sistem haline gelen eğitim beraberinde kendi piyasasını derhanelerle, özel derslerle, devlet okulunda çeşitli başlıklar altında alınan paralarla oluşturmuştur. Bununla birlikte eğitimin içeriği zamanla sermayedarların fikirlerine göre şekillenmiştir. İnsanların düşüme, eleştirme, sorgulama bilinçleri köreltilirken, etrafında olup bitenleri normalleştirmede ustalaşmış bireyler yetişmeye başlamıştır.
1 Mayıs’ın Ardından
1 Mayıs 2011, Türkiye’nin birçok ilinde, onbinlerce emekçinin ve gencin katılımıyla kutlandı. Bununla birlikte, herkesin gözü, bir kez daha, İstanbul’daki kutlamalardaydı. Hemen belirtelim ki, sendikal örgütler tarafından Taksim 1 Mayıs Alanı’nda düzenlenen 1 Mayıs kutlaması, burjuva medyanın “1 Mayıs şimdi gerçekten bayram oldu” havasında verdiği haberlerden anlaşılacağı üzere, tam anlamıyla bir “kutlama” oldu. Taksim 1 Mayıs Alanı’nda, diğer birçok ilde olduğu gibi, halaylar çekildi, şarkılar söylendi, davullar çalındı. İyi ama “barış ve coşku içinde” kutlananan şey gerçekte neydi? Hızla artan işsizlik ve sefalet mi? Binlerce Kürt politikacısının tutuklandığı “KCK Davası”yla birlikte, 21 Eylül Komplosu’nda olduğu gibi sayıları giderek artan siyasi tutukluların varlığı mı? Bu soruların yanıtını hiç kimse bilmiyor!
26 Mayıs 2011 Perşembe
Bir Şair: Turgut Uyar
“kendi öz hüznümüzün ılık tarlasında”
Acı, umutsuzluk ve hüzün üçüz kardeşlerdir. Kısır bir döngü içerisinde birbirlerini doğuran kardeşlerdir. Alabildiğine kuşatmışlardır insanlığı ve yer edebildikleri kadar çok yer edinmişlerdir. Lakin her insan aynı şeye aynı tepkiyi veremeyeceğinden ötürü, kişi yaşantılarına etkileri farklı şekillerde meyvelerini vermiştir. –Her meyve iyi olmak zorunda değildir.- İşte bu üçlü Turgut Uyar’ın yaşantısında da kendini şiirinin omurgasını oluşturarak göstermiştir. Kişi karakteriyle organik anlamda ilişki kurabilen bu üç olgudan ötürü Uyar’ın şiiri içerisine ne çok fazla girebilirsiniz ne de uzağında durabilirsiniz, neresinde olduğunuzu tam olarak kestiremezsiniz. Bu nedenle onun üzerine yazılan bütün yazılar –aynı bu yazıda olduğu gibi- kötü tahlillerden öteye gidemeyecektir. Kendimce şiirleri üzerinden birkaç çıkarım yazarak bir şeyler söylemeye çalışacağım, o kadar.
Tel Cambazının Tel Üstündeki Durumunu Anlatır Şiir
Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Tanrınız büyük âmenna
Şiiriniz adamakıllı şiir
Dumanı da caba
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Bütün ağaçlarla uyumuşum
Kalabalık ha olmuş ha olmamış
Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum
Ama ağaçlar şöyleymiş
Ama sokaklar böyleymiş
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yangelmişim dizboyu sulara
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle döğüşemem
Siz ne derseniz deyiniz
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al inandım
Sizin morunuz mor inandım
Ben tam dünyaya göre
Ben tam kendime göre
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
Turgut Uyar
İnternet Sansürleri
YouTube, Blogspot, Fizy gibi birçok internet sitesinin yasaklama ve denetime maruz kalmasının üzerinden çok fazla zaman geçmemesine rağmen şimdi de İnternet Filtresi adı altında yeni sansür ve yasaklamalar gündeme geldi. 22 Ağustos 2011 tarihinde yürürlüğe girecek paket güvenli ve standart olarak ikiye ayrılırken güvenli paket de kendi içinde üçe ayrılıyor; aile, çocuk ve yurtiçi paketi. Standart paketi seçen kullanıcılar için her şey “bugün olduğu gibi” kalacak. BTK başkanına göre ise bunlar sadece “güvenli paketler” ve bu uygulama yalnızca özdenetim için yürürlüğe konulacak, isteğe ve seçime göre uygulanacaklar.
Son gelişmeler Işığında; Libya
Ortadoğu ve Kuzey Afrika'da yayılan isyan dalgası Libya'yı da derinden etkilemişti. Libya'da %30'lara varan işsizlik, artan yoksulluk ve yoğun siyasi baskılar halk ayaklanmasını tetikleyen başlıca faktörler arasındaydı. İsyanın silahlı bir biçimde başkent Trablus'taki Kaddafi yönetimine karşı başta Bingazi olmak üzere ülkenin neredeyse tümünde baş göstermesine karşılık, Trablus yönetimi yanlısı ordunun ve paralı askerlerin isyancı kitlelere saldırmasıyla birlikte Libya'da iç savaş başladı.
Festus Okey Davası 3 Yıl 9 Aydır Sürüyor
20 Ağustos 2007 tarihinde Festus Okey, Beyoğlu Emniyet Müdürlüğü’nde gözaltına alındı, aynı gece, gözaltındayken bir polis memuru tarafından öldürüldü. Aradan 4 yıla yakın zaman geçmesine rağmen, katil hiçbir ceza almadı, üstelik İstanbul Kağıthane Polis Merkezi’nde çalışmaya, devletten maaş almaya devam ediyor.
15-16 Haziran 1970: İşçi Sınıfı Ayakta
‘İnsan’ ve Diğerleri
Gazetelerde bir fotoğraf; göründüğü kadarıyla çok can yakıcı… Hareket halinde bir motor, üstünde iki adam, birinin yüzü arkasına dönük, gülmekte; elinde bir ip, ipin ucu bir köpeğin boynuna bağlı…
Bu yazıyı yazmaya başladığımda değinmek istediklerim Türkiye’de hayvan hakları kanununun uygulanmadığı, zaten uygulansa da çok büyük eksikliklerinin olduğu ve bu bağlamda da bu açıktan çok iyi yararlanan petshop sahiplerinin hayvanlara eziyetiydi, fakat bu fotoğraf bana yazımdaki bir diğer büyük eksiği de gösterdi. Hayvanlara eziyet eden birini gördüğümüzde şikâyet edecek bir mercinin olmaması, daha doğrusu şikâyetin pek dikkate alınmaması.