PDF Biçiminde İndirmek İçin Tıklayın
1980’lerin sonlarına doğru hızla tek kutupta toplanan dünya gençlerinden son bir çığlık gibi duyuldu sesi. Buruşturulmuş atılan kâğıtların sesi, kimsenin beğenmediği kapitalizmde para etmeyen çizimler, samimi üç beş cümleden oluşan imla kurallarının olmadığı meta fetişizmini pompalamayan şiirler, yazılar, kolâjlar, notalar tüm gürültüleriyle atıldıkları çöplerden saklandıkları çekmecelerden çıkarıldılar. Epey gürültülü olan bu sahneye çıkış onların yaralı kirli yüzlerini sidik kokan giysilerini ve evsiz insanların sülflülüğüyle metalar dünyasında uzaydan inmişçesine garip bir etki yarattı. Giysileri sözcükleri konuşmaları başkaydı. Çizimlerinde umutsuz kinli kişiler hayvanlar. Ağızlarına geldiği gibi konuşan. Burjuva kültürünün gölgesinde büzüşmüş, patronların saçtığı şiddetten ve sermayenin yaydığı rahatsızlıktan grange müzik ve punk müzik notalarıyla sıyrılan.
1980’lerin sonlarına doğru hızla tek kutupta toplanan dünya gençlerinden son bir çığlık gibi duyuldu sesi. Buruşturulmuş atılan kâğıtların sesi, kimsenin beğenmediği kapitalizmde para etmeyen çizimler, samimi üç beş cümleden oluşan imla kurallarının olmadığı meta fetişizmini pompalamayan şiirler, yazılar, kolâjlar, notalar tüm gürültüleriyle atıldıkları çöplerden saklandıkları çekmecelerden çıkarıldılar. Epey gürültülü olan bu sahneye çıkış onların yaralı kirli yüzlerini sidik kokan giysilerini ve evsiz insanların sülflülüğüyle metalar dünyasında uzaydan inmişçesine garip bir etki yarattı. Giysileri sözcükleri konuşmaları başkaydı. Çizimlerinde umutsuz kinli kişiler hayvanlar. Ağızlarına geldiği gibi konuşan. Burjuva kültürünün gölgesinde büzüşmüş, patronların saçtığı şiddetten ve sermayenin yaydığı rahatsızlıktan grange müzik ve punk müzik notalarıyla sıyrılan.
Umutsuzluktaki rahatlığı özlerken Kurt Cobain peşinde nereye gideceğini bilmeyen, kendilerine bir önder arayan binlerce genci peşinde sürüklerken, dünyanın kırılan politik fay hatları arasında köklerini reddeden işte o gençler ve genç kalanlar mutsuzluklarına razı oldular. Umut işkenceyi uzatıyordu oysa mutsuzluk en rahatıydı.
Kendini önemsemeyen onun parlak zekâsını insan sevgisini ve içinde ki heyecanlarının hepsinin katili kapitalizm, ona en basit işleri yaptırıyor, onun kararlarını ve fikirlerini önemsemiyor ve onları susturucu takılmış bir silahla beyinlerine şarjörü boşaltıyordu.
Dünya hızla değişiyordu. Bu değişim yeni ve farklı bir cenini hızla büyütürken kapitalizmin döl yatağında geleceklerinden korkan ve yaşamak istemeyen genç arzulu bedenler son bir nefesle ve dirayetle bir tiz çığlık kadar rahatsız edici işlerini attılar önümüze. Fanzin böyle doğdu işte.
Aynı hastalığı yaşayan insanlar bilir aynı ağrı aynı dili getirir beraberinde işte fanzin de dünyanın birçok ülkesinde aynı ağrıları aynı kanamaları çeken insanlar tarafından büyük bir kararlılık sükûnet ve alçak gönüllülükle bir dili konuşurcasına benimsendi ve çıkarılmaya başladı.
Ölmek bir adım uzağındaydı hayatın ve fanzin tam da bu bir adımlık mesafeyi denk getiriyordu ölçüler görecesine.
Kimse kimseden çok bilmiyordu üstün değildi fazlası yoktu eksiği olmadığı gibi. Kimse kimsenin ablası abisi değildi, herkesle sevişilebilirdi ve herkesin sözü geçerliydi. Kimsenin suskunluğu kabul edilmezdi.
Yalnız alışılagelmiş küfürler vardı ve bunlar sorgulanmıyordu. Bu iyi değildi. Ama zaman bunu hükmediyordu. Ağız dolusu küfür ediliyordu.
Türkiye’de ilk hatırı sayılır fanzin tek ilk bilinen fanzin, Zühtü Bayar’ın Galatika adlı fanziniydi. Sonra Metin Demirhan’ın Mondo Trasho’su. Ardından nemli havalarda birbiri ardına çıkan sümüklü böcekler gibi hızla türeyen ağaç gövdelerinden güç alan matarların ardına gizlenmiş sürüngenler gibi çoğaldılar. İş basitti kimsenin umursamadığı şeyler’i alıp birbiri ardına yazacaklardı ve Gutenberg’in üstüne kalmış şeytan işi makinenin içine bir koyup on alacaklardı. Amaç akıldakini elde görmek, o hep arzulanılan kişiyle sevişmek hazzını, hep yenilmeyi istenilen yemeği yemekle aynı hazza varmaktı. Bir boşalma anıydı. Amaç o bir adımı iyi değerlendirmekti.
Çok da iyi oldu. Fanzin insanlarda bir umuttu. Bugün de bir umut. Fanzin dünyasına adım atmamı sağlayan arkadaşım bana söylediğinde anlamamıştım bugün çok iyi anladığım o cümleyi. Bir araç değildi fanzin bir amaçtı. Yaşamak ve çekip gitmek arasında ki o kısa mesafede.
Alg
—İstanbul’dan bir işçi-
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder