(Mihri
Belli'nin ölümünün ardından yayınlanan aşağıdaki yazıyı üç
bölüm halinde yayınlıyoruz)
Türkiye
devrimci hareketinin önderlerinden Mihri Belli, 96 yaşında,
İstanbul’da öldü. Belli’nin, 18 Ağustos Perşembe günü
Şişli Camii’nde düzenlenen cenaze törenine, kurucuları
arasında yer aldığı Özgürlük ve Demokrasi Partisi (ÖDP) ile
Sosyalist Parti’nin (SP) yanı sıra EMEP, EHP, DİP gibi “sol”
partiler ve bireyler katıldı. CHP’den milletvekili Süleyman
Çelebi ile iki eski belediye başkanının da konuşma yaptığı
törende, DİSK yöneticileri ve BDP milletvekillerinden Ertuğrul
Kürkçü, Sırrı Süreyya Önder, Gülten Kışanak ve Sebahat
Tuncel de hazır bulundu. Belli’nin cenazesi, Şişli Camii’nde
kılınan namazının ardından Feriköy Mezarlığı’nda toprağa
verildi.
Belli’yi
anmak
Belli’nin
ölümü, cenazesinde yaşanan “ilginçlikler” (dini tören
düzenlenmesi, Kürkçü’nün konuşmaması, Belli’nin eski bir
yoldaşının gönderdiği mesajın, içerdiği -sınırlı ve son
derece kibarca kaleme alınmış- “eleştiri”den dolayı
makaslanması vb.) bir yana, asıl olarak, katılımcıların
söylemiyle dikkat çekiyordu. Küçük burjuva solunun ulusalcı,
Stalinist, liberal, merkezci bütün kesimleri (hatta “Troçkist”ler),
ağız birliği etmişçesine, Mihri Belli’nin “devrimciliğine”,
“sosyalistliğine” ve “enternasyonalistliğine” övgüler
düzdü. Şimdi şu soruyu sormak gerekiyor: Bugün Şişli Camii’nin
avlusunda, Belli’nin tabutu başında saygıyla bekleyenler ve ona
övgüler düzenler (en azından onların ezici çoğunluğu), onun
ve savunduğu “Milli
Demokratik Devrim”
(MDD) çizgisinin sosyalist işçi hareketine verdiği devasa zarar
üzerine yüzlerce sayfa yazı yazmış olan insanlar değil miydi?