5 Mart 2013 Salı

Karl Marx’ın ölümünün 130. yılı


… Marx'ın bilimler tarihine adını yazdığı birçok ve önemli bulgular arasında, biz burada ancak ikisini belirtebiliriz.
      
Birincisi, genel dünya tarihi anlayışında onun tarafından gerçekleştirilen devrimdir. Ondan önceki tüm tarih anlayışı, bütün tarihsel değişikliklerin son nedenlerinin, insanların değişken fikirlerinde aranması gerektiği ve, bütün tarihsel değişiklikler içinde en önemli olanların, tüm tarihi egemenlikleri altına alan değişikliklerin, siyasal değişiklikler oldukları fikrine dayanıyordu. Ama fikirlerin insanlara nereden geldikleri ve siyasal değişikliklerin belirleyici nedenlerinin neler oldukları hiç sorulmuyordu. Yalnız, yeni Fransız tarihçileri ile kısmen de yeni İngiliz tarihçileri okulu, hiç değilse ortaçağdan bu yana, Avrupa tarihindeki itici gücün, gelişme yolundaki burjuvazi ile feodalite arasındaki toplumsal ve siyasal egemenlik savaşımı olduğu kanısına değin gelmiş bulunuyordu. Oysa Marx, günümüze değin, tüm tarihin bir sınıf savaşımları tarihi olduğunu, basit ve karmaşık bütün siyasal savaşımlarda, toplumsal sınıfların toplumsal ve siyasal egemenliğinden başka, eski sınıflar için bu egemenliğin korunup sürdürülmesi ve yükselen sınıflar için ise iktidarın fethinden başka bir şeyin söz konusu olmadığını tanıtladı. Ama

Komünist Manifesto’ya Soruşturma!



Geçtiğimiz günlerde, Kocaeli Üniversitesi HukuK Fakültesi öğretim emekçilerinden Yrd. Doç. Dr. Seydi Çelik’e, derste Komünist Manifestoyu okutması gerekçesiyle soruşturma açıldı. Soruşturma, İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümünde okuyan bir öğrencisinin dilekçe vermesi üzerine başlatıldı.
Seydi Çelik, verdiği Anayasa Hukuku’na Giriş dersinde, öğrencilere Komünist Manifesto’yu okuttuğu ve Micheal Moore’un “Sicko” ve “Kapitalizm: Bir Aşk Hikâyesi” belgesellerini izlettiği için bir öğrencisi tarafından Başbakanlık İletişim Merkezi’ne(BİMER) şikayet edildi. BİMER'de bu şikâyeti Yükseköğretim Kurulu’na(YÖK) yönlendirdi ve YÖK’ün şikayeti üniversite yönetimine iletmesinin ardından Çelik’in savunması istendi. Olaya medyada da yer verilmesinin üzerine YÖK, açıklama yaparak Seydi Çelik hakkında doğrudan ya da dolaylı olarak açılan herhangi bir soruşturmanın bulunmadığını bildirdi. Öğrencileri de, “Bilimsel Özerkliğe Saldırıyı Kınıyoruz, Seydi Hocamızın Yanındayız!” sloganıyla imza kampanyası başlattılar.

Kızıl Kitap'ı* okumak; Rus Termidorunun Doruk Noktası: 1936-38 Moskova Duruşmaları



*Not: 11.02.2009 tarihinde "toplumsalesitlik.org" adresinde yayınlanan bu yazıyı tekrar yayınlıyoruz. İçinden geçtiğimiz dönemde, özellikle küresel krizin derinleştiği ve "kemer sıkma politikaları" adı altında işçi sınıfına ve emekçi kesimlere dönük olarak, burjuvazinin yürüttüğü kapsamlı saldırılara karşı Marksist devrimci bir dünya partisinin inşasının yakıcılığı her geçen gün artmaktadır. Dünya partisinin inşasına omuz verecek olan öğrencilerin ve genç işçilerin Marksist hareketin tarihini tüm gerçekleriyle öğrenmesi ve bu tarihi sahiplenmesi adına Lev Sedov'un 1936 yılında Moskova duruşmaları üzerine yazmış olduğu "Kızıl Kitap" çok önemli bir değer taşıyor. Bununla birlikte, son dönemde Marksizme/Troçkizme dönük olarak eski iftiracı ve düzeysiz kampanyalar yeniden örgütlenmeye başlamıştır. Dolayısıyla Kızıl Kitap'ın dünya Marksist hareketinde çok önemli bir kırılmayı da içeren gerçek bir siyasi tarihi değerlendirmeye dayanan bir kaynak olması itibariyle, bu gerici ve Marksizm düşmanı kampanyalara karşı önemli cevaplar taşıdığını düşünüyoruz. İyi okumalar dileriz.

“Zengin Mutfağı” gösterimden kalktı



1977 yılında ilk kez sahnelenen, Vasıf Öngören’in yazdığı ve günümüzde Şehir Tiyatroları’nda tekrar gösterime sunulan Zengin Mutfağı gerçekleşen bir provakasyon sonucu gösterimden kaldırıldı.

Aslı Öngören’in yeniden tiyatro sahnesine aktardığı oyun, faşist bir grup tarafından kurt işaretleriyle geçtiğimiz ay protesto edilmiş ve oyun esnasında yapılan sözlü tacizlerle oyunun oynanması engellenmeye çalışılmıştı. Bu girişime tüm salon tarafından tepki gösterilirken, provokatörler alkışlı protestolarla salondan kovulmuştu. Ve yaşanılan bu olay bahane edilerek oyun gösterimden kaldırılmıştı.

Yolsuzluk belgeleri ve üniversite yönetimlerinde çürümüşlük



Yaptığı birçok eylemle kamuoyunda ses getiren sosyalist hacker grubu Redhack, kısa zaman önce YÖK dosya sisteminden yetkililer tarafından adeta halı altına süpürülen belgeleri ortaya çıkarmasıyla birlikte dikkatleri tekrar üzerine çekmişti. Redhack gerçekleştirdiği eylemle, muhalif ODTÜ öğrencilerine ve akademisyenlere karşı, birçok üniversite yöneticisinin ve YÖK yetkililerinin katılımıyla sözüm ona kurulan “Kutsal İttifak'ın” dayandığı temelleri de bizlere belgelemiş oldu.

Redhack; YÖK dosya sisteminden 60 bin belgeyi ele geçirdi ve bunları yayınladı. Bu belgeler sayesinde üniversite yöneticilerinin düzenle kurduğu kokuşmuş bağların ne kadar ileri gittiğini görmüş bulunuyoruz.


Küresel kriz ve patronların artan saldırıları üzerine



Küresel ekonominin 2008’deki krizinin ardından içinde bulunduğumuz dönem içinde pek çok ülkede ve çeşitli sektörlerde işçilere yönelik büyük bir kıyım başlatılmış durumda. Bu kriz dönemi içinde en büyük işten atma saldırılarının özellikle sanayi sektöründe artış gösterdiğini ve bu sektörlerin büyük bir bunalım içinde olduğunu görüyoruz.
Ocak ayında Yurtiçi Kargo’nun İstanbul, Ankara ve Konya’daki işyerlerinde çalışan 60 işçi işten atıldı. Şirketin işten atma gerekçesi “iş daralması ve performans düşüklüğü” ama gerçekte işçiler DİSK’e bağlı Nakliyat-İş sendikasında örgütlendikleri için işten atıldılar. İşe geri alınmak için savcılığa suç duyurusunda bulunan işçiler direnişe geçti ve yurtiçi kargoya boykot çağrısı yapıldı ancak bu sürece kadar bir sonuç alınamadı.
Taral Tarım Makina ve Aletleri Fabrikası’nda 27 işçi DİSK’e bağlı Birleşik Metal-İş Sendikası'na üye olduklar için işten çıkarıldı. 8 Şubat’ta fabrika önünde basın açıklaması yapan işçiler “işe sendikalı olarak dönme” talepleri karşılanana kadar fabrika önündeki bekleyişlerinin süreceğini belirttiler. İşten atılan işçiler basın açıklamasını hala fabrikada çalışmakta olan işçi arkadaşlarıyla gerçekleştirdiler.

Erkek egemenliğine ve kapitalizme karşı toplumsal eşitlik mücadelesinde birleşelim!

Bugün “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” vurgusunu öne çıkarmak her zamankinden daha fazla önem kazanıyor. Egemenler işçi sınıfının tarihsel olarak en önemli mücadele günlerinden biri olan 8 Mart’ın gittikçe daha çok içini boşaltmaya çalışıyorlar. Kapitalist tüketim çılgınlığıyla sınıfsal özünü boşaltma çabası veren egemenlere karşı 8 Mart’ın işçi sınıfının birleşik mücadele günü olduğunu vurgulamak büyük önem taşıyor.Emekçi kadınlar, işyerinde, fabrikada ve evde çalışan tüm kadınlardır. Onlar, dünyanın her yerinde başbakan veya bakan olarak ya da büyük şirket ve bankaların sahibi, yöneticisi olarak bu sistemin ve cinsel baskının sürdürücüsü olan kadınlar değiller. Emekleri sömürülen, evde, işte, okulda ve sokakta taciz edilen ve tecavüze uğrayan; geceleri sokağa çıkamayan, şiddet gören, bedenlerini satmaya zorlanan ve katledilen kadınların ve lgbt’lerin ezilmelerinin nedeni tüm kurumlarıyla erkek egemenliğini savunan burjuva toplumdur.Cinsel baskı ve eşitsizliğin kökeni üretim araçlarının özel mülkiyeti üzerine kurulu sınıflı toplumlardır ve onun en gelişmiş hali olan kapitalizmin kadın-erkek tüm işçi sınıfı eliyle ortadan kaldırılması sorunun çözümünün başlangıcı anlamına gelecektir.